14 Ekim 2011 Cuma

"Ellere var da bize yok mu..."

Halktan vergi topluyorsunuz. O vergiyle beslediğiniz orduyla başka ülkelere giriyorsunuz. Doğal kaynaklarına el koyuyorsunuz. Sonra o doğal kaynakları ülkenizin bazı şirketlerine teslim ediyorsunuz. Şirketler kâr yapıyor. Son.

Filmlerde söyledikleri gibi: parayı takip et.

ABD'de, "Biz %99'uz" diyenlerin asıl söylemeye çalıştıkları bu. Kazanılan bir para var, ama, tam olarak bu sözcüklerle olmasa da, "girişimi mümkün kılan para bizden çıkarken, kâra ortak olamıyoruz," diyorlar. Haklılar da.

Halk hareketleri ve devrimler nadiren saf idealist duygudan kaynaklanmış. İnsanların derdi "halkların kardeşliği" ya da "serveti dünyadaki her bireyin eşit paylaşması" değil, geçinebilmek, ülkenin ürettiği artı değere ortak olabilmek ve global ekonomi onlardan alıp zaten zengin olana veriyor.

Zaten zengin olanlar o serveti paylaşmanın bir yolunu bulsa, bu kadar sıkıntı olmayacak. Bir parça para onlardan çıkacak, halka dağılacak, elden ele geçecek, herkes biraz daha kazanacak, harcayacak, ekonomiyi canlandıracak. Ne de olsa, insanlarda para olacak ki, o şirketlerin ürettiği ürünleri satın alabilsinler. Ama para birkaç elde birikince atıl kalıyor, ekonomi yavaşlıyor.

Çoğu göreceli olarak zengin ülke benzer bir durum içinde. Mevcut düzen paranın akmaya devam etmesini sağlayamıyor. Ya bir yol bulacaklar, ya da halk değişiklik talep edecek, "devrim" olacak. "Kadayıfın altı kızardı mı, kızarmadı mı," gelecek olaylar "kanlı mı olacak, kansız mı," hep birlikte göreceğiz.